20 Kasım 2012 Salı

Ankara Tiyatro Rehberi 4 (22 Kasım 2012 - 29 Kasım 2012)

Bu hafta Ankara'daki tiyatro oyunları açısından verimli bir hafta. Hem Devlet Tiyatrolarının en gözde oyunları aynı anda sahnede hem de geçtiğimiz hafta başlayan, 17. Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali bu hafta da gösterimlerine devam ediyor. Festivalin 26 Kasım tarihinde biteceğini belirtmekte de fayda var. Bunun yanı sıra her zamanki gibi devlet tiyatroları, özel tiyatrolar ve turne oyunları da son sürat performanslarına devam ediyorlar. Yine, önceki rehberlerde olduğu gibi önce haftanın öne çıkanlarına değineceğiz, sonra bu haftaki tüm oyunlara yer vereceğiz. Oyun başlıklarına tıklayarak oyun biletlerine ve oyun sayfalarına ulaşmanız mümkün. 

1- Bir Delinin Hatıra Defteri (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Bir Delinin Hatıra Defteri
Yıllardır Ankara Devlet Tiyatrosunda kapalı gişe oynayan, Gogol'un eseri Cem Emüler yönetmenliğinde ve Erdal Beşikçioğlu oyunculuğunda sahneleniyor. Farklı dekoru, rejisi ve muhteşem oyunculuğu ile oyunun biletleri çıktığı anda tükeniyor. Hatta bu oyuna bilet bulabilmek için gişe önünde sabahlayanlar dahi oluyor. Bilet bulursanız kaçırmamanız gereken bu oyun, Stüdyo Sahne ve Cüneyt Gökçer Sahnesinden sonra şimdi de Akün Sahnesinde. Talebin yoğunluğu karşısında 100 kişilik oturma düzeni 150 kişiye çıkarılmış durumda ama ne yazık ki yine biletler tükenmiş. Bir şekilde bilet edinebilirseniz ya da şanslıysanız boşalan bir koltukta yer bulabilirseniz muhakkak gidip görmeniz gerekiyor. Oyun 27-28-29 Kasım tarihlerinde Akün Sahnesinde sahnelenecek.

2- Yastık Adam (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Yastık Adam
Hiç şüphesiz son yıllarda Ankara Devlet Tiyatrosunca sahnelenmiş en ilginç ve en beğenilen oyunların başında geliyor Yastık Adam. Farklı sahneleniş tarzı, ilginç konusu, sağlam metni ve tabi ki olağanüstü oyunculuklarıyla 2 yıldır sahnelenen bu oyun, izleyenler tarafından tam puan oluyor. Daha önce bu blogda da bir incelemesine yer verdiğimiz Yastık Adam, Martin McDonagh'ın kaleminden çıkıp İlham Yazar rejisiyle izleyiciyle buluşuyor. İlham Yazar tiyatro adına gerçekten oldukça yenilikçi işler yapan ve sürekli kendini yenileyen ve güzel işlerin altına imza atan bir yönetmen, ayrıca bu yıl yine Ankara Devlet Tiyatrosunda, Jerry ve Tom isimli oyunun yönetmenliğini yapıyor. Sadece onun yönetmenliğini izlemek için bile gidilebilir. Oyun 6-28-29 Kasım tarihlerinde İrfan Şahinbaş Sahnesinde sahnelenecek. Oyunun özüne, İfran Şahinbaş sahnesine geri dönüyor olması izleyiciler adına harika bir gelişme.

3- Jerry ve Tom (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Jerry ve Tom
Farklı dekoruyla dikkat çeken oyun, Ankara Devlet Tiyatrosunda bu yılın gözdelerinden şimdiden olmuş durumda. Bilet bulmak neredeyse imkansız. İki kiralık katilin hayatlarından kesitler anlatan oyunun yönetmen koltuğunda İlham Yazar var. Şu hayatta oyunu bilmeden, sadece yönetmen ismine bakıp oyununa gideceğim 2-3 kişiden birisi. Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesinde sahnelenmeden önce yine İlham Yazar yönetmenliğinde yıllar önce, Erdal Beşikçioğlu'nun sahibi olduğu Dib Sahne'de sahnelenmişti bu oyun. Fakat çok az gösterim yapıldığı aklımda kalmış. Yastık Adam'dan sonra yine Ankara izleyicisine oldukça farklı bir deneyim sunuyor oyun. Gerilim, dram, komedi unsurlarını bir arada taşıyan oyunda en dikkat çekici unsur hiç şüphesiz izleyicilerin oturduğu dönme mekanizmalı oturma sistemi. Oyun 23-25-27-30 Kasım 2012 tarihlerinde Stüdyo Sahne'de ve biletler tükenmiş durumda.

4- Cesaret Ana ve Çocukları (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Cesaret Ana ve Çocukları
Önceki rehberimizden alıntılayalım, Epik Tiyatro'nun kurucusu, Berthol Brecht'in en başarılı oyunlarından biri sayılan Cesaret Ana ve Çocukları, İrfan Şahinbaş Atölye sahnesinde sahneleniyor. Ayşe Emel Mesci rejisinde sahnelenen bu oyunu henüz izleme fırsatı bulmasam da hem gelen tepkilerin oldukça olumlu olması hem de İrfan Şahinbaş sahnesinin yenilikçi rejilere müsait bir ortam sunmasıyla, izlenme listesine alınması gereken oyunların başında geliyor. Ayrıca bir Brecht klasiği olarak oyunda yer alan Orkestra da, izleyicinin ilgisini çekebilecek nitelikte. Oyun 22-24 Kasım tarihlerinde İrfan Şahinbaş sahnesinde sahnelenecek. Kısa bir not, oyunun süresinin uzunluğu ile İrfan Şahinbaş sahnesinin uzaklığı çekinceler yaratmasın. Zira Büyük Tiyatro önünden oyundan 1 saat önce servis kalkıyor. Aynı şekilde oyun bitiminde de servisler izleyicileri Büyük Tiyatro'ya ücretsiz taşıyor.

5- Sırça Kümes (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Sırça Kümes
Geçtiğimiz sezon da Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen, Tenessee Williams'ın en başarılı oyunlarından Sırça Kümes, bu sezon da oyunlarına devam ediyor. Can Yücel'in çevirisi Jason Hale tarafından sahneye konulmuş durumda. Bir aile dramını gösteren oyunda başarılı oyunculuklar ön plana çıkıyor. Hem Tenessee Williams'ın sihirli kaleminden dökülen sözcükleri görmek hem de başarılı bir oyun görmek için Sırça Kümes bire bir. Oyun 27-28-29-30 Kasım 2012 tarihlerinde Şinasi Sahnesinde olacak.

6- Pippa (Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali):

Pippa
Talimhane Tiyatrosu'nun, Pippa'sı Uluslararası Ankara Tiyatro Festivalinin en dikkat çeken oyunlarının başında geliyor. Bir kaç yıl önce ülkemizde yaşanan acı olayı sahneye taşıyan oyunda, dünya barışı için İtalya'dan Kudüs'e otostop ile gitmeyi amaçlayan ve Türkiye'de otostop çekerken tecavüze uğrayıp öldürülen 'Barış Gelini' Pippa Bacca'nın hikayesi anlatılıyor. Deniz Altun tarafından kaleme alınan oyunun rejisi Lerzan Pamir'e ait. Hem dramatik yapısıyla hem de başarılı oyunculuklarıyla dikkat çeken oyun 26 Kasım 2012 Pazartesi günü Ankara Sanat Tiyatrosunda.

7- Hayvan Çiftliği (Stüdyo Cer):

Hayvan Çiftliği
Yine ilk rehberimizde bahsettiğimiz üzere; Ankara'daki özel tiyatroların üretim azlığına inat ilaç gibi gelen bir oyun Hayvan Çiftliği. Cer Modern bünyesinde kurulan Stüdyo Cer'de sahnelenen oyun, dünyaca ünlü yazar George Orwell'in aynı adlı romanını Erdal Beşikçioğlu rejisiyle sahneye taşıyor ve farklı sahnelenişi, farklı tarzıyla dikkati çekiyor. Uzun zamandır Ankara'da görülmemiş bir renk katıyor Ankara Tiyatro hayatına. Romanda geçen meşhur, Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir, sözünü afişine taşıyan bu oyun kaçırılmaması gereken oyunlar listesinde en tepeye oynuyor. Son yıllarda bir kaç farklı devlet tiyatroları yapımına oldukça ilgi gösteren Ankara izleyicisi şimdiden bu oyunu da oldukça sahiplenmiş durumda ve biletler kısa sürede tükeniyor. Erdal Beşikçioğlu hem oyunculuk hem de rejisörlük anlamında farklı işler yapmaya devam etmesi de oldukça güzel. Zira artık klasik kalıplı oyunlar izleyicinin ilgisini pek çekmiyor. Oyun 21-27-29 Kasım tarihlerinde Stüdyo Cer'de sahnelenecek. Ben de 29 Kasım tarihli gösterime bilet alarak şimdiden oyunu izlemek için sabırsızlanıyorum.

8- Diğer Oyunlar:

Yosunlar
- Ankara Tiyatro Festivali: Kamelyalı Kadın, Üfürükçü, Münasebetsiz, Ermişler ya da Günahkarlar, İnsan Sesi, Musahipzade ile  Temaşa, Yüzyılın Aşkı, Tom Dick ve Harry, Aşk Her Yerde, Azrail Blöf Yapmaz, Kafesten Bir Kuş Uçtu, Selamin Kelven Karakolu, Anadolu Kadınları, İntifada, Sonbaharı Beklerken, Başarımı Karılarıma Borçluyum, Barış.. Barış.. Barış, Aşk Grevi, Zilli Şıh, Ne Romeo Ne Juliet, Sebahattin Ali - Çığlık, Eşeğin Gölgesi, Sokağa Çıkma Yasağı, Leyla'nın Evi, Şu İşe Bak, Yaka Beyaz, Hamlet

Ankara Devlet Tiyatrosu: Hürrem Sultan, Huzur Çıkmazı, Kış Gelmeden, Krem Karamel, Mirasçılar, Kerbela, Fosforlu Cevriye, Ben Ödüyorum, Yosunlar

- Tiyatro Tempo: Benim Sevgili Yağmurum (23 Kasım 2012 Cuma), Macbeth-Bir Fikr -i Firar Meseli (24 Kasım 2012 Cumartesi), Dostum Aslan (25 Kasım 2012 Pazar)

- Adile Naşit Tiyatrosu: Bir Delinin Hatıra Defteri (28 Kasım 2012 Çarşamba)

- Başkent Oyun Atölyesi: Doğaçlama Geceleri (23-30 Kasım 2012)

- Mavi Sahne: Gıres - Angaralı (23-24-25 Kasım 2012)

- Tiyatro Kafe: Kuklacı (25 Kasım 2012 Pazar), Laga Luga (24-28 Kasım 2012), Matruşka (23 Kasım 2012)

- Meydan Sahnesi: Sakıncasız (24-28 Kasım 2012)

- Ankara Sanat Tiyatrosu: Selamün Kavlen Karakolu (24-30 Kasım 2012), Zübük (25 Kasım 2012)

- Antares Sanat Merezi: Sözler (24 Kasım 2012)

- Ertan Gösteri Merkezi: Yaşam Oyunu (21-22-23-25-29 Kasım 2012)

- Başkent Kültür Sanat Tiyatrosu: Yedi Kocalı Hürmüz (24 Kasım 2012)

- Başkent Tiyatroları: Bir Adam Yaratmak (27 Kasım 2012 Salı), Hayal Kahvesi (24-30 Kasım 2012)

14 Kasım 2012 Çarşamba

Ankara Tiyatro Rehberi 3 (15 Kasım 2012 - 22 Kasım 2012)

Bu hafta, Ankaralılar açısından tiyatro için zengin bir hafta. Normal gösterimlerin yanı sıra, 16 Kasımda başlayacak 17. Uluslararası Tiyatro Festivali ile Ankaralı tiyatroseverler çok sayıda oyunu izleme fırsatı bulacak. Festivalle ilgili yazıda da belirttiğim üzere, festivaldeki oyunların pek heyecan verici olmamalarına rağmen, farklı oyunları izlemek için iyi bir fırsat. Bunun yanı sıra her zamanki gibi devlet tiyatroları, özel tiyatrolar ve turne oyunları da son sürat performanslarına devam ediyorlar. Yine, önceki rehberlerde olduğu gibi önce haftanın öne çıkanlarına değineceğiz, sonra bu haftaki tüm oyunlara yer vereceğiz. Oyun başlıklarına tıklayarak oyun biletlerine ve oyun sayfalarına ulaşmanız mümkün. 

1- Cyrano de Bergerac (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Durukan Ordu, Rab Şeytana Dedi ki performansından
Edmond Rostand'ın unutulmaz oyunu, ünlü burun tiradıyla hafızalarımıza kazınan Cyrano de Bergerac, 16 Kasım'da Prömiyerini yapıyor ve tiyatroseverlerle buluşuyor. Bugüne kadar hem devlet tiyatroları bünyesinde hem özel tiyatrolarda pek çok kez oynanmış, defalarca filmi çekilmiş unutulmaz bu oyunun rejisi Işıl Kasapoğluna ait. Cyrano rolünde Durukan Ordu'yu izleyeceğiz. Şimdi buraya bir parantez açmak gerek, zira neredeyse tiyatroya dair bütün olumlu gelişmeler bir araya toplanmış. Hem muhteşem, unutulmaz bir oyun metni, hem devlet tiyatroları bünyesindeki en başarılı yönetmenlerden Işıl Kasapoğlu hem de Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesindeki en başarılı oyunculardan Durukan Ordu aynı oyunda bir araya geliyor. İzleyiciyi heyecanlandırmak için yeterli nedenler. Oyun metni bilinmese bile, Işıl Kasapoğlunun heyecan yaratan rejisörlüğü, Durukan Ordu'nun nefis oyunculuğu bile bu oyuna baştan puan kazandırırdı. 16 Kasımda prömiyer yapacak oyun, 17 ve 18 Kasım tarihlerinde de Cüneyt Gökçer Sahnesinde olacak.

2- Jerry ve Tom (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Jerry ve Tom
Farklı dekoruyla dikkat çeken oyun, Ankara Devlet Tiyatrosunda bu yılın gözdelerinden şimdiden olmuş durumda. Bilet bulmak neredeyse imkansız. İki kiralık katilin hayatlarından kesitler anlatan oyunun yönetmen koltuğunda İlham Yazar var. Şu hayatta oyunu bilmeden, sadece yönetmen ismine bakıp oyununa gideceğim 2-3 kişiden birisi. Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesinde sahnelenmeden önce yine İlham Yazar yönetmenliğinde yıllar önce, Erdal Beşikçioğlu'nun sahibi olduğu Dib Sahne'de sahnelenmişti bu oyun. Fakat çok az gösterim yapıldığı aklımda kalmış. Yastık Adam'dan sonra yine Ankara izleyicisine oldukça farklı bir deneyim sunuyor oyun. Gerilim, dram, komedi unsurlarını bir arada taşıyan oyunda en dikkat çekici unsur hiç şüphesiz izleyicilerin oturduğu dönme mekanizmalı oturma sistemi. Oyun 23-25-27 Kasım 2012 tarihlerinde Stüdyo Sahne'de ve biletler tükenmiş durumda. Bir ay kadar önce biletim olmasına rağmen rahatsızlığımdan dolayı oyuna gitmediğime şimdiden pişmanım.

3- Cesaret Ana ve Çocukları (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Cesaret Ana ve Çocukları
Önceki rehberimizden alıntılayalım, Epik Tiyatro'nun kurucusu, Berthol Brecht'in en başarılı oyunlarından biri sayılan Cesaret Ana ve Çocukları, İrfan Şahinbaş Atölye sahnesinde sahneleniyor. Ayşe Emel Mesci rejisinde sahnelenen bu oyunu henüz izleme fırsatı bulmasam da hem gelen tepkilerin oldukça olumlu olması hem de İrfan Şahinbaş sahnesinin yenilikçi rejilere müsait bir ortam sunmasıyla, izlenme listesine alınması gereken oyunların başında geliyor. Ayrıca bir Brecht klasiği olarak oyunda yer alan Orkestra da, izleyicinin ilgisini çekebilecek nitelikte. Oyun 15-17-21-22-24 Kasım tarihlerinde İrfan Şahinbaş sahnesinde sahnelenecek. Kısa bir not, oyunun süresinin uzunluğu ile İrfan Şahinbaş sahnesinin uzaklığı çekinceler yaratmasın. Zira Büyük Tiyatro önünden oyundan 1 saat önce servis kalkıyor. Aynı şekilde oyun bitiminde de servisler izleyicileri Büyük Tiyatro'ya ücretsiz taşıyor.

4- Kayıp (Craft Tiyatro / Ankara Tiyatro Festivali):

Kayıp
Programını hiç beğenmediğim, festival yazısında da belirttiğim üzere başvuran ekiplerden pek çok kaliteli oyunun dahil edilmediği 17. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivalinin belki de en ilgi çekici oyunu, süprizi. Kayıp/Mercy Seat, Craft Tiyatro'nun in-yer face türündeki oyunu. Bu blogda da ileride üzerinde değinmek istediğim bir akım, in-yer face ve özellikle son yıllarda ülkemizde DOT'un başını çekmesiyle giderek yaygınlaşıyor. Tür olarak festivalin belki de en ilgi çekici oyunu. Oyun 11 Eylül 2001 ve sonrasına, bu olayların insanlar üzerindeki etkilerine ışık tutuyor. Oyun hakkında hem olumlu hem olumsuz eleştiriler bulmak mümkün. Fakat, bu tarza ilgi duyanların, kaçırmamaları gerektiğini düşünüyorum. Hele hele böyle yavan bir festivalde, çölde vaha gibi. Oyun 21 Kasım 2012 Çarşamba günü Ankara Sanat Tiyatrosunda sahnelenecek.

5- Hayvan Çiftliği (Stüdyo Cer):

Hayvan Çiftliği
Yine ilk rehberimizde bahsettiğimiz üzere; Ankara'daki özel tiyatroların üretim azlığına inat ilaç gibi gelen bir oyun Hayvan Çiftliği. Cer Modern bünyesinde kurulan Stüdyo Cer'de sahnelenen oyun, dünyaca ünlü yazar George Orwell'in aynı adlı romanını Erdal Beşikçioğlu rejisiyle sahneye taşıyor ve farklı sahnelenişi, farklı tarzıyla dikkati çekiyor. Uzun zamandır Ankara'da görülmemiş bir renk katıyor Ankara Tiyatro hayatına. Romanda geçen meşhur, Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir, sözünü afişine taşıyan bu oyun kaçırılmaması gereken oyunlar listesinde en tepeye oynuyor. Son yıllarda bir kaç farklı devlet tiyatroları yapımına oldukça ilgi gösteren Ankara izleyicisi şimdiden bu oyunu da oldukça sahiplenmiş durumda ve biletler kısa sürede tükeniyor. Erdal Beşikçioğlu hem oyunculuk hem de rejisörlük anlamında farklı işler yapmaya devam etmesi de oldukça güzel. Zira artık klasik kalıplı oyunlar izleyicinin ilgisini pek çekmiyor. Oyun 15-20-21 Kasım tarihlerinde Stüdyo Cer'de sahnelenecek.

6- Van Gogh (Tiyatro Gerçek): 

Van Gogh
Hakan Gerçek'in kurmuş olduğu Tiyatro Gerçek tarafından sahnelenen bu oyun, turnesi kapsamında Ankara'ya uğruyor. Van Gogh'un hayatının sahnelendiği bu tek kişilik oyun başarılı oyunculuğu ile dikkat çekiyor. Özellikle turne kapsamında Ankara izleyicisi ile buluşacak olması sebebiyle bu oyun da bu haftanın dikkat çeken oyunları arasında yerini alıyor. Oyun 15-16-17 Kasım tarihlerinde ise Şinasi Sahnesinde Sahnelenecek. Oyunun biletlerine şuradan ulaşabilirsiniz.

7- Ben Bertolt Brecht - İnsanlarım - Marx'ın Dönüşü - Kerem Gibi - Nereye Gidiyoruz Azizlikler (Dostlar Tiyatrosu / Turne):

Marx'ın Dönüşü
Dostlar tiyatrosu Ankara turnesi kapsamında, 5 farklı oyunla izleyici karşısına çıkacak. Genco Erkal'ın muhteşem performans gösterdiği bu oyunlar için ayrı ayrı fazla şey söylemek pek mümkün değil. Ankaralı tiyatroseverler için, Dostlar Tiyatrosunu ve Genco Erkal'ı izlemek için eşssiz bir fırsat. Festival haftasına denk gelmesi biraz şanssızlık olsa da yine de bu 5 oyundan en az 1 tanesine gidilmesi görülmesi gerekiyor. Ne yazık ki bilet fiyatları biraz can sıkıcı. İstanbul'da oldukça yüksek olan özel tiyatroların fiyatları, Ankaralılar için alışılmadık seviyede. Ben Bertolt Brecht 18 Kasım'da, İnsanlarım-Nazım Hikmet 19 Kasımda, Nereye Gidiyoruz Azizlikler 20 Kasımda, Kerem Gibi 21 Kasım'da ve Marx'ın Dönüşü 22 Kasım'da ODTÜ KKM'de. Biletler Biletix üzerinden satılıyor. Günlerin de art arda olması biraz sıkıntılı bir durum yaratmış fakat dediğim gibi bu 5 oyundan en az 1 tanesine gidilip, Dostlar Tiyatrosunu ve Genco Erkal'ın muazzam performansını izlemek gerekiyor.

8- Diğer Oyunlar:

444
- Ankara Tiyatro Festivaliİmparatorluk Kuranlar, Hamlet, Hayvanat Bahçesi Öyküsü, Daf / Kapan, Ben Anadolu, Sezuan'ın İyi İnsanı, Sınır, 444, Münasebetsiz, Paşa Anam, Bir Güvercin Kanadında Yaşıyoruz İnadına, Kamelyalı Kadın, Üfürükçü, Münasebetsiz, Ermişler ya da Günahkarlar, İnsan Sesi, Musahipzade ile  Temaşa, Yüzyılın Aşkı, Tom Dick ve Harry, Aşk Her Yerde

Ankara Devlet Tiyatrosu: 33 Varyasyon, Bir Kahve Molası - Karıncalar, Hürrem Sultan, Dönülmez Aşkın Ufkundayız, Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun, Boğaç Han (Çocuk Oyunu), Soğuk Bir Berlin Gecesi, Huzur Çıkmazı, Kış Gelmeden, Krem Karamel

- Müjdat Gezen Tiyatrosu: 1881 (16-17 Kasım 2012)

- Tiyatro Tempo: Bir Beckett Oynamak (16 Kasım 2012 Cuma)

- Müjdat Gezen Sanat Merkezi: Bir Güvercin Kanadında Yaşıyoruz İnadına (16 Kasım 2012 Cuma)

- Düş Kapanı: Deli Saçması (16-20 Kasım 2012)

- Tiyatro Kafe: Kuklacı (17-25 Kasım 2012), Şu İşe Bak (21 Kasım 2012)

- Meydan Sahnesi: Sakıncasız (17-24-28 Kasım 2012)

- Ankara Sanat Tiyatrosu: Selamün Kavlen Karakolu (17-18-24-30 Kasım 2012), Zübük (16-25 Kasım 2012)

- Antares Sanat Merezi: Sözler (17-18-24 Kasım 2012)

- Mavi Sahne: Tuluatmasyon (16-17 Kasım 2012)

- Black Model: Yanlış Numara - İki Kişilik Yanlışlık (21 Kasım 2012 Carşamba)

11 Kasım 2012 Pazar

17. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali

17. Ankara Tiyatro Festivali
TAKSAV'ın düzenlediği, Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali bu yıl 17. kez, 16-26 Kasım 2012 tarihlerinde  Ankaralı tiyatroseverler ile buluşacak. Festival'de pek çok oyunun yanı sıra sokak tiyatroları ve atölye çalışmaları da yer alacak. Festivalin içeriğine geçmeden önce, festivalin oyun kısmının bu yıl da oldukça zayıf olduğunu belirtmek gerekiyor. Zira festivale başvurusu kabul edilen oyunlardan dikkat çeken ve heyecan uyandıran pek çok oyun ne yazık ki festival programına alınmadı. Ankara'da zaten düzenlenen tiyatro festivallerinin sınırlı sayıda olması bir yana, Ankara izleyicisinin izleme imkanı bulamayacağı pek çok oyunu izleme şansının da bu şekilde ellerinden alınması bir noktada üzücü. Tabi ki bu noktada, kabul edilen bu oyunların neden festival programına alınmadığını bilmediğimizden dolayı, bu konuda yapılacak yorumlar yanlış olabilir. 

Öncelikle, festivale kabul edilen ancak festival programına dahil edilmeyen oyunlara bir bakalım. Craft Tiyatro'nun, Philip Ridley'in oyunu olan Uğrak Yeri, İstanbul'da oldukça iyi eleştiriler alan bir oyun almasına rağmen festival programına dahil edilmemiş. Şahsi olarak hem Philip Ridley'in yazdığı bütün oyunları oldukça ilgi çekici bulurken ve oyunun yönetmeni Sami Berat Marçalı'nın, son yıllarda özellikle Tiyatro Sıfırnoktaiki / İkincikat ile çok özgün ve başarılı işler yaptığı ortadayken, bu oyunun Ankara'da da sahnelenmesini beklerdim. Hafızam beni yanıltmıyorsa, geçtiğimiz sene yine Sami Berat Marçalı'nın yönettiği bir İkincikat oyunu Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali programına alınmamış fakat Adana Tiyatro Festivali kapsamında gösterilmişti. Yine bu noktada Sami Berat Marçalı'nın yazdığı, İkincikat oyunu Yalnızlar Kulübü'nün de program dahiline alınmaması oldukça şaşırtıcı. Ekip Tiyatrosunun, Parti ve Largo Desolato oyunları da program dahiline alınmayıp beni oldukça şaşırtan oyunların başında geliyor. 

Ermişler ya da Günahkarlar
Festival programında öne çıkan oyunlara gelecek olursak. İmparatorluk Kuranlar, Boris Vian'ın kaleminden çıkan muhteşem bir oyun. 2 Yıldır İstanbul Devlet Tiyatroları bünyesinde de sahneleniyor ve bu festival kapsamında İzmir Yenikapı Tiyatrosu tarafından, 17 Kasım 2012 Cumartesi Günü, Yenimahalle Belediyesi Dört Mevsim Tiyatro Salonunda sahnelenecek. İstanbul Devlet Tiyatrosu bünyesinde sahnelenen oyun kadar başarılı mıdır bilemiyorum fakat, konu itibariyle kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Yine konusu itibariyle dikkat çeken bir başka oyun, Ermişler ya da Günahkarlar. Anthony Horowitz tarafından kaleme alınan bu oyun, festival kapsamında Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu'nca 21 Kasım Çarşamba günü Şinasi sahnesinde sahnelenecek. Psikolojik gerilim tarzı taşıyan bu oyun da festivalin dikkat çekenleri arasında. 

Kayıp
Kayıp/Mercy Seat, Craft Tiyatro'nun in-yer face türündeki oyunu. Bu blogda da ileride üzerinde değinmek istediğim bir akım, in-yer face ve özellikle son yıllarda ülkemizde DOT'un başını çekmesiyle giderek yaygınlaşıyor. Tür olarak festivalin belki de en ilgi çekici oyunu. Oyun 11 Eylül 2001 ve sonrasına, bu olayların insanlar üzerindeki etkilerine ışık tutuyor. Oyun hakkında hem olumlu hem olumsuz eleştiriler bulmak mümkün. Fakat, bu tarza ilgi duyanların, kaçırmamaları gerektiğini düşünüyorum. Hele hele böyle yavan bir festivalde, çölde vaha gibi. Oyun 21 Kasım 2012 Çarşamba günü Ankara Sanat Tiyatrosunda sahnelenecek.

Festivalin şüphesiz, en dikkat çeken bir diğer oyunu ise Talimhane Tiyatrosu'nun, Pippa'sı. Bir kaç yıl önce ülkemizde yaşanan acı olayı sahneye taşıyan oyunda, dünya barışı için İtalya'dan Kudüs'e otostop ile gitmeyi amaçlayan ve Türkiye'de otostop çekerken tecavüze uğrayıp öldürülen 'Barış Gelini' Pippa Bacca'nın hikayesi anlatılıyor. Oyun 26 Kasım 2012 Pazartesi günü Ankara Sanat Tiyatrosunda.

Daf/Kapan
Daf/Kapan hakkında oldukça güzel eleştiri bulunan bir Tiyatro Avesta oyunu. Kürtçe oynanan oyunda Türkçe üstyazı bulunacak ve oyun 18 Kasım 2012 Pazar günü Şinasi Sahnesinde sahnelenecek. Oyunun tanıtımı ise şu şekilde: "Bir sınırda dünyanın herhangi iki askeri; nöbet esnasında birbirleriyle çatışmaları- tartışmaları, mayın ve ölümlerle bir sınır sendromuna dönüşüyor. Korudukları anlamsız bir sınır. Başkaları için kurdukları bir kapan. Bu kapanın zaman ilerledikçe zihinlerindeki kapan olduğunu fark etmeleri ve bu dönüşümün usulca yayılması, içine sürüklendikleri bir büyük yalana çeviriliyor. Onlar tahakküm kuran kişi veya sistemlerin hiçbir zaman özgür olamayacaklarını anlamayacak kadar gözü kara ve öfke dolular. Onlar ellerindeki silaha, korudukları sınıra, girdikleri zihinsel kapana alıştıkça yabancılaşır, yabancılaştıkça alışırlar. Şiddetin sıradanlaştığı, ölümün basitleştiği, bireyin elinde silahla vahşileştiği an mazlumun hiçleştiği andır! Bireyin bireye, zihnine koyduğu ve hapsolduğu sınır/kapan metaforunun parçalanma eylemidir Daf oyunu. İnsan var oldukça kendine sınırlar çizip aidiyet duygusuyla çevresindeki her şeyi sahiplenip paylaşım yoluna gider. Bu uğurda ölümüne bir savaşıma girer. Kendine ait olana sıkıca sarılmakla kalmayıp, etrafında var olan ona ait olmayan politik bir işgalin anlamsızlığı içindedir. İki farklı, ama aynı olan Apol ve Miran adlı askerin toprak paylaşımı, işgal, sınır ve ölümün kapanından kurtulmaları kolay olmayacaktır. Kurtuluş sandıkları bir büyük planın/kapanın vazgeçilmez son olduğunu ve bu döngünün ölüme gebe olduğunu görmeleri/anlamaları geç olacaktır."

Bunlar, genel hatları itibarıyla festivalin en çok öne çıkan oyunları olmakla beraber, Altıdan Sonra Tiyatro'nun 444'ü, Tiyatro Kedi'nin Kamelyalı Kadın'ı, Bis Sanat Tiyatrosu'nun Ölüm ve Kız'ı, Kare Tiyatro'nun Leyla'nın Evi ve Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tiyatro Topluluğu (Tiyatro Akademi)'nin Sokağa Çıkma Yasağı da oldukça dikkat çekiyor.

Oyunların bileti Mybilet üzerinden satın alınabilirken yine tüm programa da Mybilet sayfası üzerinden ulaşabilirsiniz.

8 Kasım 2012 Perşembe

Ankara Devlet Tiyatrosu Sahneleri

Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
Bu blogda da çokça değinildiği üzere, Ankara ve Tiyatro kelimeleri yan yana gelince, Devlet Tiyatrolarından bahsetmemek olmuyor. Zira son yıllarda özellikle İstanbul'da pek çok özel ve butik tiyatro gelişme gösterirken, Ankara'da bu gelişim aynı hızda olamadı ve üretkenlik oldukça düşük bir seviyede kaldı. Bu durum da insanların Devlet Tiyatrolarına yönelimini arttırdı. Son yıllarda klasik tiyatro sahnelemelerinin artık izleyiciye hitap etmemeye başlamasıyla, daha deneysel, yenilikçi oyunlar ortaya çıkarken, devlet tiyatroları bünyesinde de bu oyunları görmek mümkün oldu. Belki Ankara'da özel tiyatroların üretkenliği son derece kısıtlı olsa da Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesinde bu tarz yenilikçi, çağdaş oyunlar izleme şansına erişti Ankara izleyicisi.

Bu blogda daha önce değindiğimiz Yastık Adam, yıllardır kapalı gişe oynayan Bir Delinin Hatıra Defteri, bu sezonun yenilerinden Jerry ve Tom gibi oyunlar bu ihtiyacı bir nebze olsun karşıladı ve bu tarz oyunlar sahnelendikçe karşılamaya da devam edecek. Son derece tiyatroya bağlı ve gerçekten tiyatroyu takip eden bir izleyici kitlesine sahip Ankara. Bu da Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesindeki oyunlara ilginin hiç ortadan kalkmamasına, oyunların çoğunlukla dolu salonlarda oynanmasına yol açıyor.

Bu yazıda, Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesindeki sahnelere bir bakış atacağız. Sahne Bilgisi tekniğine çok girmeden, sahnelerle ilgili basit bir rehber olması temel amaç.

1- Cüneyt Gökçer Sahnesi (Çayyolu):

Cüneyt Gökçer Sahnesi
Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesinde bulunan, en yeni ve en modern sahnelerden birisi. İsmi Usta tiyatrocu Cüneyt Gökçer'in anısını yaşatıyor ve yaşatmaya devam edecek. Çayyolunda bulunan Arcadium alışveriş merkezinin hemen arkasında bulunan sahne, Ankara'daki diğer pek çok sahneden farklı olarak hem derinliği hem de barındırdığı mekanizmalarla, farklı oyunların sahnelenmesine elverişli bir ortam sunuyor. Hem klasik tarzda, normal bir çerçeve sahnede sahnelenebilecek oyunlar hem de daha farklı mekanikler getiren dekorları rahatlıkla ağırlayabiliyor. Hem normal hem de balkon oturma düzeni mevcut. Öyle ki örneğin, klasik çerçeve sahnede sahnelenen Kerbela oyunu hem Büyük Tiyatro'da hem Cüneyt Gökçer Sahnesinde sahnelenebiliyor. Bununla beraber daha önce Stüdyo Sahne ve Akün Sahnesinde sahnelenen Bir Delinin Hatıra Defteri de farklı rejisi ve oturma düzenine rağmen burada sahnelenebiliyor.

531 koltuğa sahip sahnenin (Bazı oyunlarda, örneğin Bir Delinin Hatıra Defteri, oturma düzeni ve sayısı değişebiliyor) en büyük handikapı Çayyolunda yer alıyor olması. Çayyoluna ulaşım toplu taşıma ile kolay olsa da özellikle hafta içleri 20.00'deki oyunlara iş veya okul çıkışı yetişmek biraz zor, zira sahneye şehir merkezinden gelmek için, Eskişehir Yolu'nun yoğun trafiğine girmek gerekiyor. Ayrıca Çayyolundan şehire dönüş kısmı da biraz sıkıntılı olabiliyor. Özellikle toplam süresi 3 saate varan oyunlardan sonra, saat 23.00 civarı Çayyolundan şehir merkezine toplu taşıma araçları ya çok seyrekleşiyor ya da hiç kalmıyor. Devlet Tiyatrolarının, Stüdyo Sahne veya İrfan Şahinbaş Sahnesinde olduğu gibi bu sahneye de bir servis koyması izleyicileri oldukça rahatlatabilir.

2- Akün Sahnesi (Tunalı):

Akün Sahnesi
Önceleri sinema olan daha sonra bir tiyatro salonuna dönüştürülen Akün Sahnesi, Atatürk Bulvarı üzerinde yer alıyor. Çerçeve sahnelerden farklı olarak, sahne ile izleyiciler arasında bir boşluk veya yükselti olmaması, sahnenin hemen izleyicilerin önünde yer almasıyla bir İtalyan Sahne olarak dikkat çekiyor. Sahnenin izleyiciyle olan bu yakınlığından dolayı şahsi olarak Ankara'da en beğendiğim sahnelerin başında geliyor. Cüneyt Gökçer Sahnesi gibi, Akün Sahnesi de hem klasik sahnelemelere hem de farklı, yenilikçi sahnelemelere kolaylıkla ev sahipliği yapabiliyor. Yine Cüneyt Gökçer Sahnesi gibi farklı mekanizmalara ve dekorlara ev sahipliği yapabilen bu sahnenin de derinliği oldukça fazla.

Akün Sahnesinde bir balkon sistemi bulunmamasına rağmen, diğer tiyatro sahnelerinden farklı olarak, eski bir sinema olmasının da etkisiyle koltuklar aynı seviyede yer almıyor ve önden arkaya doğru yükseliyor. 361 koltuğa sahip sahne, Kızılay'dan yürüme mesafesinde olmasıyla oldukça merkezi bir konum taşıyor. Bu nedenle de Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesinde ulaşımı en kolay sahnelerden birisi. Başta da belirttiğim üzere, sahne düzeni, oyunların izleyici ile daha etkileşimli bir halde buluşmasını sağlıyor. Bu noktada sahne ile izleyici arasında mesafe olmaması, bu sahnenin izleyici koltukları dışında, daha butik tiyatro denemelerine de ev sahipliği yapmasına imkan tanıyor. Bununla beraber sahnede yer alan mekanizma, oyuncuların sahne altına girmelerine, ya da sahne altından bir anda oyuncu çıkmasına imkan tanıyabiliyor.

3- Şinasi Sahnesi (Tunalı):

Şinasi Sahnesi
Akün Sahnesiyle arkalı önlü yer alan, Şinasi Sahnesi, Tunus Caddesi üzerinde bulunuyor ve bu nedenden ötürü, yine Akün Sahnesiyle beraber ulaşımı en rahat sahnelerin başında geliyor. Klasik bir çerçeve sahne olarak nitelendirebileceğimiz bu sahnede farklı tarz oyunların sahnelenmesinin oldukça zor olacağını düşünüyorum. Zaten daha önce İrfan Şahinbaş Sahnesi ve Akün Sahnesinde sahnelenen Yastık Adam'ın yönetmeni İlham Yazar, oyunun Şinasi Sahnesinde sahnelenmesinden önce attığı bir tweette de bu noktaya değinmişti.

490 koltuğa ev sahipliği yapan bu sahne, Cüneyt Gökçer Sahnesi ve Akün Sahnesinden farklı olarak çok da rahat olmayan bir oturma düzenine sahip. Adı geçen sahnelerde oturma düzeni ve koltuklar, izleyicilere oldukça rahat oyun izleme imkanı sunarken, Şinasi Sahnesinde böyle bir durum olmadığını belirtmekte fayda var. Kişisel olarak, hem sahnenin çerçeve sahne olması, hem oturma düzeninin bu sıkıntısı nedeniyle, çok da beğenmediğim bir sahne Şinasi Sahnesi.

4- Küçük Tiyatro (Ulus):

Küçük Tiyatro
Devlet Tiytroları bünyesinde açılan ilk sahne olan Küçük Tiyatro, Ulus'ta yer alıyor ve mimarisiyle dikkat çekiyor. Sahne dışında bulunduğu bina içerisinde hem Oda Tiyatrosuna hem de Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne ev sahipliği yapıyor. Küçük Tiyatro sadece bir tiyatro sahnesi değil. Zira mimarisi, içinde yer alan tarihi dokusuyla aslında tiyatrodan çok daha fazla şeyi bünyesinde barındırıyor.

Balkon'lu oturma düzeninin mevcut olduğu sahnede 467 koltuk bulunuyor ve sahnenin akustiği tek kelimeyle mükemmel. Hem Balkondan hem en ön sıradan bu sahnede oyun izlemiş birisi olarak bunu söylemem mümkün. Çerçeve sahne olmasına rağmen, izleyici ile sahne arasındaki boşluk Şinasi Sahnesindeki kadar rahatsızlık yaratmıyor, ayrıca koltukların ve oturma düzeninin de Şinasi Sahnesindeki kadar rahatsız edici olmadığını belirtmek gerekiyor. Konumu itibariyle de merkezi bir noktada yer alması, ulaşım açısından Küçük Tiyatronun en büyük artılarından.

Küçük Tiyatroyla ilgili son bir not. Diğer pek çok sahnede gişeler sahneye yakın yerlerde yer alırken, Küçük Tiyatro'nun ayrı bir gişesi var. Özellikle İnternet'ten alınan biletlerde, eğer oyuna çok yakın bir zamanda Küçük Tiyatro'ya ulaşırsanız, biletiniz gişede değil, sahne girişine yakın bir yerde görevlilerde oluyor. Telaşa kapılıp gişeye gidip vakit kaybetmeye lüzum yok.

5- Oda Tiyatrosu (Ulus):

Oda Tiyatrosu
Ulus'ta bulunan Küçük Tiyatro ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile aynı binada yer alan Oda Tiyatrosu, 60 kişilik kapasiteye sahip. Adından da anlaşılabileceği üzere diğer sahnelerden farklı olarak küçük bir sahnesi ve oturma düzeni mevcut. Genellikle az sayılı casta sahip ve bu tiyatronun sahnesine uygun oyunlar sahneleniyor.

Oturma düzeni nedeniyle özellikle arka sıralarda oturan izleyiciler tarafından şikayet görse de, bu sahnede gerçekten çok başarılı oyunlar sahneleniyor. Fakat bir yanılgıya düşmemek lazım. Oda Tiyatrosu farklı bir konsept olarak yer alıyor ve 50-60 kişilik butik tiyatro salonlarından ayrılıyor. Burada butik bir oyun oynamak mümkün değil, zira butik oyunlar genellikle farklı oturma düzenlerine ve italyan sahnelere sahip yerlerde sahneleniyor. Oda Tiyatrosu ise küçük bir çerçeve sahne. Burada sahnelenen oyunlar, diğer oyunlardan farklı olarak 18.30'da başlıyor.

6- Büyük Tiyatro (Ulus):

Büyük Tiyatro
 Hem tiyatrolara hem de operalara ev sahipliği yapan bu sahnenin geçmişi 1930'lu yıllara kadar dayanıyor ve Küçük Tiyatro gibi burası da sadece bir tiyatro sahnesinden çok daha fazlasını veriyor izleyiciye. Balkonlu ve localı oturma düzeni, 595 oturma kapasitesi ile Ankara'da yer alan en büyük Tiyatro sahnesi Büyük Tiyatro. Burada sahnelenen oyunlar da genellikle dekor ve oyuncu sayısı itibariyle büyük oyunlar olarak dikkat çekiyor.

Oturma düzeni rahat olmasına rağmen, salonun büyüklüğü nedeniyle, oturma sırasında geriye gidildikçe seyir keyifi biraz düşebiliyor, fakat oturma düzeninin rahat olduğunu da söylemek gerekiyor. Bina önünde bulunan Leyla Gencer ve Cüneyt Gökçer heykelleri ise diğer tiyatro yapılarından ayırmaya yetiyor Büyük Tiyatro'yu.

7- İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi - Stüdyo Sahne (Ostim):

İrfan Şahibaş Atölye Sahnesi
 Ankara'da yer alan en ilginç iki sahne İrfan Şahinbaş ve Stüdyo Sahne. Ostim'de yer alan Devlet Tiyatroları yerleşkesindeki bu sahneler, izleyiciye Devlet Tiyatroları bünyesinde, alışılmışın dışında oyun deneyimi yaşamalarına imkan tanıyor.

Bunun başlıca sebebi her iki sahnenin de, klasik sahne kurallarında olmaması. Yani, izleyicilerin kafalarını kaldırıp bakacakları bir sahne yok. İzleyiciler aslında sahneye konulmuş koltuklarda oturuyorlar ve oyun izleyicilerin arasında sahneleniyor. İrfan Şahinbaş sahnesinde, karşılıklı oturma düzeni dikkat çekiyor. Oyun izleyicilerin ortasında oynanıyor. Bu açıdan, her türlü yenilikçi ve farklı rejiye ev sahipliği yapabiliyor.

Stüdyo Sahne - Bir Delinin Hatıra Defteri
Stüdyo Sahne'de ise, oturma planı oyundan oyuna göre değişkenlik gösterebiliyor. Dahası bir oturma düzeni mevcut değil. Yani, Stüdyo Sahne'de yer alan bir oyuna bilet alan kişinin oturacağı yer belli değil. O an boş olan bir yere oturuyor izleyici. Klasik anlamda bir sahne olmadığı için ve oturma düzeni klasik olarak önden arkaya doğru yer almadığı için, nerede oturduğunun çok bir önemi yok. Örneğin, Bir Delinin Hatıra Defterinde izleyiciler bir çember şeklinde otururken, Jerry ve Tom oyununda izleyicilerin oturdukları yerler oyun etrafında dönüyor.

Her iki sahne için de temsillerden 1 saat önce Büyük Tiyatro önünden servis kalkıyor ve oyunlardan sonra izleyiciler yine servislerle Büyük Tiyatro önüne bırakılıyorlar.

8- Altındağ Tiyatrosu (Altındağ): 

Altındağ Tiyatrosu
Şehire uzak bir konumda yer alan, 307 koltuklu oturma düzenine sahip Altındağ Tiyatrosu, Ankara Devlet Tiyatrosu bünyesindeki diğer sahnelere nazaran adeta biraz üvey evlat muamelesi görüyor. Klasik Çerçeve sahneye sahip bu tiyatroda dikkat çeken bir nokta özellikle önceki yıllarda çoğunlukla komedi, vodvil tarzı oyunların sahnelenmesi.

Son Bir Not, Her Sahnede My Bilet Dokunmatik Ekranı bulunuyor fakat kimi zaman bunlar çalışmıyor. Ayrıca İnternetten aldığınız biletler oyun günü, oyundan yaklaşık 1 saat önce gişide oluyor, kimlik karşılığı alabiliyorsunuz.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Ankara Tiyatro Rehberi 2 (8 Kasım 2012 - 15 Kasım 2012)

Geçtiğimiz hafta ilk kez başladığımız ve Ankara'da o haftaki bütün tiyatro etkinliklerini duyurmaya çalıştığımız rehberin 2. ayağı. İlk yazıda da vurguladığım üzere o haftaki bütün oyunları bildirip en öne çıkanları tanıtmak bu yazının esas amacı. Bu hafta Ankara'daki tiyatro etkinliklerine baktığımız zaman şu oyunlar öne çıkıyor:

1- Bir Delinin Hatıra Defteri (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Bir Delinin Hatıra Defteri
Yıllardır Ankara Devlet Tiyatrosunda kapalı gişe oynayan, Gogol'un eseri Cem Emüler yönetmenliğinde ve Erdal Beşikçioğlu oyunculuğunda sahneleniyor. Farklı dekoru, rejisi ve muhteşem oyunculuğu ile oyunun biletleri çıktığı anda tükeniyor. Hatta bu oyuna bilet bulabilmek için gişe önünde sabahlayanlar dahi oluyor. Bilet bulursanız kaçırmamanız gereken bu oyun, Stüdyo Sahne ve Akün Sahnesinden sonra şimdi de Cüneyt Gökçer Sahnesinde. Talebin yoğunluğu karşısında 100 kişilik oturma düzeni 200 kişiye çıkarılmış durumda ama ne yazık ki yine biletler tükenmiş. Bir şekilde bilet edinebilirseniz ya da şanslıysanız boşalan bir koltukta yer bulabilirseniz muhakkak gidip görmeniz gerekiyor. Oyun 8-9-10 Kasım tarihlerinde sahnelenecek.

2- Yastık Adam (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Yastık Adam
1. Rehberden alıntılayarak yine paylaşalım: Hiç şüphesiz son yıllarda Ankara Devlet Tiyatrosunca sahnelenmiş en ilginç ve en beğenilen oyunların başında geliyor Yastık Adam. Farklı sahneleniş tarzı, ilginç konusu, sağlam metni ve tabi ki olağanüstü oyunculuklarıyla 2 yıldır sahnelenen bu oyun, izleyenler tarafından tam puan oluyor. Daha önce bu blogda da bir incelemesine yer verdiğimiz Yastık Adam, Martin McDonagh'ın kaleminden çıkıp İlham Yazar rejisiyle izleyiciyle buluşuyor. İlham Yazar tiyatro adına gerçekten oldukça yenilikçi işler yapan ve sürekli kendini yenileyen ve güzel işlerin altına imza atan bir yönetmen, ayrıca bu yıl yine Ankara Devlet Tiyatrosunda, Jerry ve Tom isimli oyunun yönetmenliğini yapıyor. Sadece onun yönetmenliğini izlemek için bile gidilebilir. Oyun 8-9-10-11 Kasım tarihlerinde Şinasi sahnesinde sahnelenecek. Son bir not, İlham Yazar'ın twitter'dan belirttiği üzere oyun ilk kez çerçeve sahnede sahnelenecek. Zira daha önce Akün'de ve İrfan Şahinbaş sahnelerinde sahnelenmişti.

3- Kerbela (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Kerbela
Ankara Devlet Tiyatrosunun bir kaç yıldır gedikli oyunlarından olan Kerbela, kalabalık kadrosu, başarılı oyunculukları, reji başarısı ile dikkat çeken bir oyun. Ali Berktay'ın kaleminden çıkan ve Ayşe Emel Mesci rejisiyle sahnelenen bu tarihsel oyunda, Kerbela'da yaşananlar anlatılıyor. Uzun süresi bir handikap gibi görünse de, Devlet Tiyatrolarının başarılı yapımlarından birisi olan bu oyun da fırsat olduğu takdirde izlenmeli, zira her anlamıyla çok başarılı bir yapım. Oyun 9 ve 11 Kasım tarihlerinde Büyük Tiyatro'da sahnelenecek.

4- Cesaret Ana ve Çocukları (Ankara Devlet Tiyatrosu):

Cesaret Ana ve Çocukları
Epik Tiyatro'nun kurucusu, Berthol Brecht'in en başarılı oyunlarından biri sayılan Cesaret Ana ve Çocukları, İrfan Şahinbaş Atölye sahnesinde sahneleniyor. Ayşe Emel Mesci rejisinde sahnelenen bu oyunu henüz izleme fırsatı bulmasam da hem gelen tepkilerin oldukça olumlu olması hem de İrfan Şahinbaş sahnesinin yenilikçi rejilere müsait bir ortam sunmasıyla, izlenme listesine alınması gereken oyunların başında geliyor. Ayrıca bir Brecht klasiği olarak oyunda yer alan Orkestra da, izleyicinin ilgisini çekebilecek nitelikte. Oyun 8-10-14-15-16 tarihlerinde İrfan Şahinbaş sahnesinde sahnelenecek. Kısa bir not, oyunun süresinin uzunluğu ile İrfan Şahinbaş sahnesinin uzaklığı çekinceler yaratmasın. Zira Büyük Tiyatro önünden oyundan 1 saat önce servis kalkıyor. Aynı şekilde oyun bitiminde de servisler izleyicileri Büyük Tiyatro'ya ücretsiz taşıyor.

5- Van Gogh (Tiyatro Gerçek): 

Van Gogh
Hakan Gerçek'in kurmuş olduğu Tiyatro Gerçek tarafından sahnelenen bu oyun, turnesi kapsamında Ankara'ya uğruyor. Van Gogh'un hayatının sahnelendiği bu tek kişilik oyun başarılı oyunculuğu ile dikkat çekiyor. Özellikle turne kapsamında Ankara izleyicisi ile buluşacak olması sebebiyle bu oyun da bu haftanın dikkat çeken oyunları arasında yerini alıyor. Oyun 9 Kasımda Odtü KKM'de, 15-16-17 Kasım tarihlerinde ise Şinasi Sahnesinde Sahnelenecek. Oyunun biletlerine şuradan ulaşabilirsiniz.

6- Hayvan Çiftliği (Stüdyo Cer):

Hayvan Çiftliği
Yine ilk rehberimizde bahsettiğimiz üzere; Ankara'daki özel tiyatroların üretim azlığına inat ilaç gibi gelen bir oyun Hayvan Çiftliği. Cer Modern bünyesinde kurulan Stüdyo Cer'de sahnelenen oyun, dünyaca ünlü yazar George Orwell'in aynı adlı romanını Erdal Beşikçioğlu rejisiyle sahneye taşıyor ve farklı sahnelenişi, farklı tarzıyla dikkati çekiyor. Uzun zamandır Ankara'da görülmemiş bir renk katıyor Ankara Tiyatro hayatına. Romanda geçen meşhur, Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir, sözünü afişine taşıyan bu oyun kaçırılmaması gereken oyunlar listesinde en tepeye oynuyor. Son yıllarda bir kaç farklı devlet tiyatroları yapımına oldukça ilgi gösteren Ankara izleyicisi şimdiden bu oyunu da oldukça sahiplenmiş durumda ve biletler kısa sürede tükeniyor. Erdal Beşikçioğlu hem oyunculuk hem de rejisörlük anlamında farklı işler yapmaya devam etmesi de oldukça güzel. Zira artık klasik kalıplı oyunlar izleyicinin ilgisini pek çekmiyor. Oyun 8-13-15 Kasım tarihlerinde Stüdyo Cer'de sahnelenecek.

7- Diğer Oyunlar:

Hürrem Sultan
Ankara Devlet Tiyatrosu: 33 Varyasyon, Eurydicenin Elleri, Bir Kahve Molası - Karıncalar, Yağmur Durduğunda, Mekruh Kadınlar Mezarlığı, Soğuk Bir Berlin Gecesi, Hürrem Sultan, Dönülmez Aşkın Ufkundayız, Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun, Boğaç Han (Çocuk Oyunu), Keloğlan Keleşoğlan (Çocuk Oyunu)

- Adile Naşit Tiyatrosu: Bir Delinin Hatıra Defteri (14 Kasım 2012 Çarşamba) 

- Meydan Sahnesi: Bir Garip Orhan Veli (11 Kasım 2012 Pazartesi), Sakıncasız (10-14-17-24-28 Kasım 2012)

- Mavi Sahne: Gıres - Angaralı (9-10-11 Kasım 2012)

- Ankara Sanat Tiyatrosu: Zübük (9-16-25 Kasım 2012), Selamün Kavlen Karakolu (11-17-18-24-30 Kasım 2012), Giderayak (10 Kasım 2012 Cumartesi)

- Tiyatro Kafe: Kuklacı (14-17-25 Kasım 2012), Şu İşe Bak (10-21 Kasım 2012)

- Tiyatro 1112 Garaj: Kutular (9-12-18 Kasım 2012)

- Antares Sanat Merezi: Sözler (10-11 Kasım 2012)

- Pervasız Tiyatro (Turne): Uçurtmanın Kuyruğu (9-10 Kasım 2012)

- Ankara Halk Tiyatrosu: Uysal Yurttaş Projesi (10 Kasım 2012 Cumartesi)

- Başkent Kültür Sanat Tiyatrosu: Yedi Kocalı Hürmüz (10-24 Kasım 2012)

- Başkent Tiyatroları: Ağaçlar Ayakta Ölür (10-11-13-14 Kasım 2012)

- Tiyatro Gerçek (Turne): Üstü Kalsın ( 10 Kasım 2012)

- Tiyatro Sahnekarlar (Turne): Canlı Yayın (13 Kasım 2012)

4 Kasım 2012 Pazar

Profesyonel (İstanbul Devlet Tiyatrosu)

Profesyonel

Profesyonel, yıllardır İstanbul Devlet Tiyatrosunda kapalı gişe oynayan bir Duşan Kovaçeviç oyunu. Işıl Kasapoğlu rejisindeki oyun geçtiğimiz hafta Ankara'ya uğradı ve izleyiciyle buluştu. Oyuna geçmeden önce bir kaç noktayı belirtmekte fayda var. İstanbul'da oldukça rağbet gören ve bilet bulmanın zor olduğu bu oyun Ankara'da da büyük ilgiyle karşılandı ve Şinasi sahnesinde sergilendi. İstanbul'daki sahneleri bilmediğim için yorum yapamayacağım fakat Şinası Sahnesi gözümde iyi bir sahne değil benim. Hem oturma düzeni hem sahnenin küçüklüğü oyunların bir şekilde istenilen etkiyi verememesini sağlıyor olabilir. Bu durum Profesyonel'de çok geçerli değildi fakat dekorun sahneye tam oturmadığını, boşlukların olduğunu gözlemlemek oyunun başlangıcı için bir handikaptı. Buraya şerh düşmekte fayda var, dekorun bu durumu yani dekorun sahnede boşluklu durması bir şekilde sahneye oturmaması bir tercih meselesi veyahut zaten var olan bir durum olabilir.

Oyun yıllarca edebiyatla uğraşmış, şimdilerde bir yayınevinin genel yayın yönetmenliğine getirilmiş Teja'nın (Yetkin Dikinciler) odasında başlıyor. Geri planda politik değişime uğramış bir Yugoslavya var. Oyuna dair hiç bilgi olmadan gidilmezse bu geri plan biraz geç anlaşılabiliyor, oyunun başlarında duyulan Balkan müzikleri ilk ipuçları olsa da sonrasında yer alan bolca politik göndermeyle karakterlerimizin ait olduğu çevreye hakim oluyoruz.

Okuduğu başarısız kitap denemelerinden sıkılmış vaziyetteki Teja, izleyiciye bir kişinin gelip hayatlarını değiştirip değiştiremeyeceğini sorarken, izleyici beklentisi bu noktaya çekiliyor. Teja'yı ziyarete gelen Luka'nın (Bülent Emin Yarar) başlardaki gizemi, kendini açıkladıkça yerini Teja'nın geçmişine bir yolculuğa, geçmişi, geleceği sorgulamasına yol açan olaylar bütününe yol açıyor. Teja'yı ziyarete gelen Luka'yı ilk başta, romanını okutmaya gelen başarısız bir Yazar adayı olarak gören ve onunla görüşmeyi dahi kabul etmeyen Teja karşısında Luka, kendini açıkladıkça ve Teja'ya geçmişinden kesitler sundukça iki kişi arasındaki soğuk başlangıç kısa süreli bir dostluğa, bir kader birlikteliliğine yol alıyor.

Teja (Yetkin Dikinciler) - Luka (Bülent Emin Yarar)
Luka karakterinin gizemi çabucak çözülse de şüphesiz izleyicide yarattığı merak oyunun başında izleyiciyi hikayeye tutunduran temel öğe. Bir evrak çantası, bir bavul, saç-baş dağılmış görüntüsüyle Teja'nın ofisinde beliren Luka, Teja'ya 4 adet ciltlenmiş kitap verirken, Teja'nın bunları önce başarısız birer yazı denemesi zannetmesi, Luka'yı küçümsemesi sonrasında ise bu yazıların aslında Teja'nın 18 yıl boyunca yaptığı konuşmaların yazıya aktarılmasını öğrenmesiyle yerini hüzünlü bir yolculuğa bırakıyor. Emekli bir polis olan Luka, görevi gereği Teja'yı 18 yıl boyunca takip edip onun konuşmalarını ses kaydına alırken, zamanla Teja'nın bu ziyarete kadar bilmediği bir ilişki başlıyor aralarında. Luka için Teja, 18 yıldır tanıdğı bildiği, bütün hayatını takip ettiği, pek çok kez ölümden kurtardığı bir kişi olarak yer alırken, Teja'nın kendi geçmişine olan yabancılığı oyun boyunca izleyiciye aktarılıyor.

Luka önce görevi gereği, Teja'nın tüm konuşmalarını kayıt altına aldıktan sonra kağıda döküp rapor ettikten sonra, zamanla bu konuşmaları bir edebiyat antolojisi haline getirmeye başlıyor. Önceleri Teja'nın öldürülmesi gerektiğini dahi düşünüp bunu amirlerine bildiren, hatta bir kaç kez Teja'yı öldürmek isteyip çeşitli sebeplerle bunu başaramayan Luka, zaman içerisinde Teja'ya karşı bir yakınlık duyuyor hiç kuşkusz.

Luka'nın Teja'ya olan ziyareti ve Teja'nın son 18 yılını ona hatırlatışı sadece kişisel sebeplere dayanmıyor. Aslında bu 18 yıl, aile ilişkilerinden başlayıp ülkenin politik değişimine kadar pek çok noktaya değiniyor. Oğlu edebiyat öğretmeni olan Luka, konuşmalarını kitaplaştırdığı Teja'nın bu kitaplarını okulunda okuttuğu için okuldan atılan ve 'yasaklı' ilan edilen oğluyla yaşadığı çatışmanın bir benzerini, Teja'nın hayatında görüyor. Teja'nın babasıyla yaşadığı politik çatışmayı kendi oğluyla yaşayan Luka belki de bu noktada, yıllarca takip ettiği ve görevi olan bu 'adam'a karşı görevden farklı bir gözle bakmaya başlıyor. Bu noktada Teja'nın yıllardır kendi çocuğunu görmemiş olması ise Luka ve oğlunun yaşadıklarını öğrendikten sonra Teja'ya bir uyarı niteliği taşıyor adeta.

Luka - Teja

Oyunda üstünde çok durulmayan fakat ciddi olduğu anlaşılan bir ameliyata girecek Luka, belki de ölmeden önce, oyunda da belirttiği üzere herkese karşı borçlarını kapıyor ve Teja'ya geçmişini, göremediklerini, yitirdiklerini hediye ediyor. Geçmişine dair pek çok eşya, çok sevdiği annesinin kendisine yazdığı fakat eline hiç ulaşmayan mektuplar, Teja'ya yıllar sonra gelen hem büyük armağanlar niteliği hem de hayatını gözden geçirmesi için birer düşündürücü sebep oluyor.

Kendi ifadesiyle hayata dair öğrendikleri sadece polis okuluyla sınırlı olan Luka, bir edebiyat adamının hayatına bu denli girince bir değişime uğruyor. Bu yaşanılan değişimi hem görüşler, hayat bilgisi, aile ilişkileri olarak özetlemek mümkünken, bir zamanlar İktidar için çalışan Luka, iktidar değişimiyle birlikte polislikten emekli edilip, taksi şöforlüğü yapmaya başlarken, Teja da tam tersi olarak bu iktidar değişimiyle yükselişe geçip, bir genel yayın yönetmeni oluyor ve Luka'nın değişiyle artık 'onların' adamı oluyor.

Ülkede ve karakterlerde yaşanılan değişimler bir yana, aile ilişkileri oyunun önemli bir noktasını hatta en büyük trajedisini kapsıyor. Teja'nın babasıyla kavgalı ayrılması, annesini yıllarca görmemiş olması ve aslında her iki ebeveyninin de ona dair özlemini belirten şeyleri yıllar sayesinde Luka sayesinde öğrenmesi onun geçmişle hesaplaşmasındaki en önemli noktalar oluyor. Aynı zamanda bu durumları yıllarca gözleyen Luka'nın da benzer bir çatışmayı oğluyla yaşaması ve oğlunun ondan uzaklaşması ve belki de Luka'nın ölecek olmasından ötürü oğlunu bir daha göremeyecek olması Luka'nın trajedisi olurken Teja'ya da adeta uyarı niteliği taşıyor.

Marta-Teja
Luka, Teja'nın odasına ilk geldiğinde 4 kitap ve 1 oyundan bahsederken, Teja hiç bir zaman bir oyun yazmadığını hatırlıyor ve Luka'ya soruyor. Luka ise kendinden emin bir şekilde, oyunun başından beri 4 kitabı göstermiş olmasına rağmen bu 'oyun'u en sona saklıyor ve çantasından bir ses kayıt cihazı çıkarıyor. Teja'dan 18 yıl boyunca kendi yaptığı şeyi, yani konuşmaları kağıda dökme işini bu sefer onun yapmasını, bu oyunu yazmasını istiyor. Ayrıca ölmesi durumunda ise Teja'nın, oğluna ulaşmasını da son istek olarak belirtiyor.

Luka ve Teja'nın geçmişle, günümüzle ve gelecekle olan bu hesaplaşmasında, Teja'nın asistanı Marta'a da yer yer görünerek uzaktan uzağa onun trajedesine de göndermelerde bulunuluyor. Fakat Teja ve Luka'nın hikayeleri ne kadar doyurucuysa, Marta'nın hikayesi de bir o kadar içi boş ve yetersiz kalıyor. Bu noktada Marta karakteri ve hikayesinin boşluğu/yetersizliği oyunun akışına biraz sekte uğratıyor gibi. Oyun, geçtiğimiz aylarda ölen ünlü Çek oyun yazarı ve Devlet başkanı Vaclav Havel'e de selamını çakarken, sanata, siyasete ve aileye dair önemli mesajları yer yer güldürerek yer yer düşündürerek izleyiciye aktarıyor.

Konu itibariyle çok şaşırtıcı unsurların olmamasına rağmen, bir nevi 'hesaplaşma' temasını başarıyla işleyen oyunda epik tiyatroya dair öğeler bolca yer alıyor. Belki tam anlamıyla düşündürtmeyi amaçlamasa da, oyun boyunca Teja karakterinin, izleyiciyle olan diyaloğu, oyun bitene kadar karşımıza bir yabancılaştırma efekti olarak çıkıyor. Kişisel olarak, epik tiyatroyu ve yabancılaştırma efektine antipati ile yaklaşmama ve Teja karakterinin izleyici ile olan diyaloğunun gereğinden fazla uzun olmasına rağmen Profesyonel gerçekten harika bir oyun.

Oyunda ışık kullanımı bir iki sahne hariç hep sabit kalırken, tek dekor ve arasız 2 saatlik oynanış süresi izleyici sıkmıyor. Zira Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar sahnede harika işler çıkarıyorlar. Işık kullanımının azlığı gibi, oyunda çok fazla müzik veya efekt kullanımı da yer almıyor.

Luka Giriş
Bu güzel oyuna dair göze batan bir kaç noktadan daha bahsetmekte fayda var. Öncelikle olarak, Marta karakterinin oyunculuğu göze batmasa da, yukarıda değindiğim üzere hikayesi gerçekten oyun için bir boşluk yaratıyor. Fakat asıl sıkıntı, kitabı yayınlanmadığı için, yayınevini basan karakterde. Oyuna hiç bir katkısı olmadığı gibi ne yazık ki çok sönük bir oyunculuk karşımıza çıkıyor ve bu durum, akıcı devam eden bir oyunda izleyicinin oyundan kopmasına rol açabiliyor.

Son olarak 2 şerh düşelim ve yorumlayalım:

1- Luka karakterinin, dil hareketleri, tavrı, gülmelerinin yönetmen tercihi olduğunu düşünüyorum. Zira hatırladığım kadarıyla orjinal oyun metninde, Luka için böyle bir tasvir tam olarak yer almıyor. Eğer durum böyleyse, riskli bir seçim zira, Luka'nın hareketleri oyunu absürt bir çizgiye taşımaya çok elverişli. Ama aynı zamanda, alt metin dramın izleyiciye daha iyi aktarılmasını sağlıyor.

2- Orjinal metinde, Luka'nın Teja'ya doğrulttuğu silah patlıyor. (Yine yanlış hatırlıyor olabilirim) Fakat o silahın oyunda patlamaması sanki daha yerli yerinde olmuş. Zira oyunun akışını etkileyecek bir gerginliğe, o silahın bir daha patlayıp patlamayacağını izleyiciye düşündürtmeye gerek yok.

Ek bir not. Yıllardır sahnelenen bir tiyatro oyununda ilk kez bütün salonun ayağa kalktığına şahit oldum. Fakat oyun da zaten fazlasıyla hak ediyordu. Ayakta alkışlayan kişilerin arasında pek çok tiyatro oyuncusu, yönetmeni ve gönüllüsü olduğunu da belirtmekte fayda var.